CHAOSMOS
Emin Altan
Taşradan bakıp dünyayı anlamaya çalışırken yazılmış ‘Hayatımın Hikâyesi’ niyetine...
Fotoğraf çeken turistleri merakla izlerken mahalleli esnafın mırıldanmalarını duyardım. “Neden güzel yerlerimizi çekmiyorlar?” Öyle ya neden o eski Rum evleri, bakımsız bahçeleri, Arnavut kaldırımları? Bizim de asfalt yollarımız ve apartmanlarımız vardı ya, onları çeksinlerdi. “Bizi böyle tanıtacaklar.” Dönemin Başbakanı neredeyse her gün memleketin bir başka köşesinde yeni bir çimento fabrikası ve baraj temeli atıyordu. “Büyük Türkiye” özlemle bekleniyordu. Yahudiler ve Rumlar yavaş yavaş azaldılar, daha sonra buharlaşıp uçmuşçasına kayboldular. Bir zamanlar buralarda Ermenilerin de yaşamış olduğunu ise kimseler bilmiyor. Uluslaşma süreci ile birlikte sermaye el değiştirmeye devam etti. Tek katlı Rum evleri birbiri ardına yıkıldı, yerlerine üç-dört katlı apartmanlar yapıldı. Arnavut kaldırımlarının üzerine asfalt döküldü. Sonra kazıldı, yeniden ve yeniden ve hiç bitmeyen kazma asfaltlama süreci ile geçti zaman. Biz merakla aya ilk kimin gideceğini bekliyorduk.